Görüş | Bir bilim insanının ekonomiyi karbondan arındırma mevzusundaki uygunsuz gerçekleri
Yazar Vaclav Smil, yeterince uygun olan “Dünya Hakkaten Iyi mi Çalışıyor”u seçti. Gore, seyircilerini harekete geçirmeye çalışırken, Smil, düşünmek için bir süre aşımına benzer bir şey sunuyor. Amacı, iklim tartışmasını eşit derecede verimsiz “yıkım” ve “tekno-iyimserlik” aşırı uçları içinde yönlendirmektir.
Smil, “Teknik ve bilimsel ilerlemeleri, yaşam kalitesi ve refahı, büyük miktarlarda fosil karbonun yanmasına dayanan, fosil yakıtlı bir uygarlığız” diyor ve “kaderimizin bu eleştiri belirleyicisinden öylece uzaklaşamayız. birkaç on yıl, yılları boşver.”
Açık olmak gerekirse, Smil öfkeden fazlaca üzüntü içinde yazar. İklim inkarcısı değil. Manitoba Üniversitesi’ne bağlı bir çevre bilimci ve Kanada Kraliyet Bilimler Akademisi üyesi olarak, atmosferdeki karbondioksit birikiminin yarattığı riskleri anlamış olur ve kabul eder.
Ona iklim karmaşıklaştırıcı kabul edebilirsiniz. Smil bizlere, kahrolasıca karbon-yoğun olmalarıyla birlikte, fosil yakıtların inkar edilemez derecede yararlı ve fazlaca yönlü bulunduğunu hatırlatıyor. Bu yüzden dünya, son 150 yılda öteki enerji kaynaklarının yerini almak için onları benimsedi.
Spesifik olarak, insanlık dünyanın birincil enerji arzının yüzde 17’sini yalnızca dört malzemeyi (amonyak (gübre için), çelik, çimento ve plastik) yapmak için kullanır ve bu da tüm küresel karbon emisyonlarının yüzde 25’ine niçin olur. Smil’e bakılırsa bu maddeler, beslenme, barınma, nakliye ve tıbbi cihazlar yada hastane inşaatı kanalıyla milyarlarca insanı iyileştirmek için fazlaca mühim olan “çağdaş uygarlığın sütunları”dır.
Bu malzemeler için hazır ikameler olmadığı şeklinde, mevcut talebi karşılayacak kadar düşük karbonlu üretim yapmanın ergonomik yolları da yoktur. Ve Afrika ve Asya modernleşirken dünya aslına bakarsak üretimini genişletmeli.
Sahra altı Afrika’da yaşayanların neredeyse tamamı dahil olmak suretiyle ortalama 3,1 milyar insan 2020’de şahıs başına 1860’ta Fransa ve Almanya’da tükettiğinden daha çok enerji tüketmedi. Smil, onlara “onurlu bir yaşam standardı” sağladığını tahmin ediyor. oranın iki katına çıkarılmasını gerektirecektir.
Netice olarak, Smil, Birleşmiş Milletler’in 2050 yılına kadar “net sıfır” emisyon hedefine – bundan bir tek 28 yıl sonrasında – yetişme şansının fazlaca azca bulunduğunu yada asla olmadığını korumak için çaba sarfediyor. 2000 yılından bu yana yeni yenilenebilir enerji arzındaki 50 kat artışa karşın, fosil yakıtların hala küresel birincil enerjinin yüzde 87’sinden yüzde 85’ini sağladığını belirtiyor.
Kurultay, Başkan Biden’ın iklim gündemini yada buna benzer bir şeyi kabul etse bile, Smil’in ayık değerlendirmesi muhtemelen gene de geçerli olacaktır. Hiçbir sanayileşmiş ülke, 21. yüzyılda bu amaçla şimdiye kadar milyarlarca dolar harcayan Almanya’dan daha agresif bir halde yenilenebilir enerji ve karbonsuzlaştırma ardında koşmadı. Sadece Smil, 2000 ile 2019 yılları aralığında Almanya’nın birincil enerji arzındaki fosil yakıt payını yalnızca mütevazı bir halde, yüzde 84’ten yüzde 78’e indirdiğini gözlemledi.
Bu enerjinin bir çok ne yazık ki Rusya’dan geldi. Şimdi Almanya, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’daki saldırganlığının peşinden başka kaynaklar bulmaya çalışıyor. Bu, Almanya’nın yenilenebilir kaynaklara geçişini hızlandırabilir. Bununla beraber, genel olarak, yeni jeopolitik durum küresel siyasal işbirliğine daha azca elverişli görünüyor, Smil haklı olarak maksimum karbonsuzlaştırma için bir ön şart olarak tanımlıyor.
Smil’in kışkırtıcı fakat algısal görüşüne bakılırsa, karbon azaltımına ilişkin gerçekçi olmayan fikirler, kısmen ve ironik bir halde, toplumların, yük hayvanları ve insan emekçilerin yerine fosil yakıtlarla çalışan makine çalışmasını ikame ederek elde ettikleri üretkenliğe atfedilebilir.
Çağdaş insanoğlu, bilhassa iş gücünün yalnızca yüzde 13’ünün mal üretimiyle ve yalnızca yüzde 1,5’inin tarımla uğraştığı hizmet ağırlıklı bir ekonomide, bir şeyler yapmak için gerekenlerin ilk elden deneyimlerinden “bağlantısız” yaşıyorlar.
Smil, “Atasözünün en iyi beyinleri toprak bilimine girmez ve ellerini daha iyi çimento halletmeye çalışmazlar,” diye yazıyor Smil, “bunun yerine bedensiz bilgilerle uğraşmaya ilgi duyuyorlar, şimdi bir tek sayısız mikro cihazdaki elektron akışları.”
Bu argüman, Smil’in fosil yakıtlara bağımlılığın bir tek açgözlü endüstriler yada savsak politikacılar yüzünden değil, bununla beraber kısa vadeli düşünmeye yönelik genel insan “eğiliminden” dolayı devam ettiğine dair iddiası şeklinde, şüphesiz bazı okuyucuları çileden çıkaracaktır.
Bu eğilime karşı koyamamakla suçlanabilir: Bu, özünde hiçbir çözüm sunmayan nadir kamu politikası kitabıdır. Smil, atmosferden karbonu yakalamak şeklinde sık sık bahsedilen bir fikrin niçin işe yaramayacağını gösteriyor, sadece potansiyel olarak daha etkili bir çözüm için argümanları hakkaten ele almıyor: bir karbon vergisi. “Ben bir bilim insanıyım” diyor, “gündemsiz”.
Smil ile aynı fikir olabilir yada aynı fikirde olmayabilirsiniz – onun “bir tek gerçekler” duruşunu kabul edin yada kuşku edin – fakat muhtemelen onu görmezden gelmemelisiniz.
Yoruma kapalı.