Baskıcı bir rejim ve ağır bir iç savaş altında geçen yarım yüzyıldan fazla bir sürenin ardından hâlâ gidilecek uzun bir yol var. Sosyolojik yapı açısından pek çok rengi kapsayan Suriye’nin ihtiyacı, çoğulcu demokratik bir yönetimin kurulması ve kurumsallaştırılmasıdır. Suriye’nin geleceği muhalefetin kapsayıcı bir hükümet kurmasına bağlı. Suriye’nin etnik ve mezhepsel çeşitliliğini yansıtan, savaşın ve yıllarca süren baskıların yarattığı toplumsal travmayı onaracak bir yönetim modeli geliştirmek kolay değil.
Peki bölgede yaygın olarak uygulanmayan böyle bir yöntem mümkün müdür? Esad’ın devrilmesinin ardından isyancılar intikam duygusu taşımadıklarını ve azınlıklara saygı duyacaklarını söylese de bu açıklamalar halk arasında güven ortamı oluşmasına yetmiyor.
TALİBAN, LİBYA, İRAN…
Dikkatli olunması gerektiğini gösteren yakın tarihli bir Taliban örneği var. Fundamentalist Taliban, Afganistan’ın başkenti Kabil’i ele geçirdiğinde orada herkesin rahat etmesi gerektiğini, kadın haklarına saygı göstereceklerini ve artık eskisi gibi olmayacağını söylediler. Ancak tam tersi oldu. İnsan hakları ve kadın hakları açısından vahim bir durum ortaya çıktı. Dolayısıyla Suriye’nin artık karanlık bir yola sürüklenme ihtimali var. Libya’da olduğu gibi rakip silahlı gruplar, aşiretler ve dini gruplar arasındaki çatışmaların içine çekilmesi mümkün.
Özellikle Suriyeli Hıristiyanlar ve Alevilerin Esad’a destek vermesi, yönetimin çökmesinin ardından bu grupların güvenliği ve geleceği konusunda endişeler ortaya çıkıyor. 10 milyon dolar ödülle aranan cihatçı grup Hayat Tahrir el Şam’ın (HTS) lideri Ebu Muhammed el Colani de toplumsal düzeni oluşturan Alevilerden veya diğer azınlıklardan intikam almanın bir anlamı olmadığının altını çizdi. Önceki yönetimin temeli. Colani’nin bu açıklamaları HTŞ olarak yapması ve muhalefetin Şam’a doğru ilerlemesi, İngilizce’de sıklıkla kullanılan ve kelimesi kelimesine “Şam yolunda” şeklinde çevrilebilecek “Şam yolunda” tabirini akla getiriyor. . Bu ifade genellikle fikir veya aydınlanmadaki ani, radikal değişim deneyimini ifade etmek için kullanılır.
Tarihsel olarak bu durum 1979 İran Devrimi’ni de hatırlatıyor. O dönemde İran’da geniş bir toplumsal hareketle rejim değişti. Ancak devrim din adamlarının eline geçti ve bir yıl içinde yön değiştirdi. Suriye’nin benzer bir senaryo yaşamasının engellenmesi tüm tarafların işbirliğine bağlıdır.
Türkiye ÜZERİNE YANSIMALAR
Suriye’nin geleceği sadece halkını değil, başta Türkiye olmak üzere tüm bölgeyi etkileyecektir. Ankara sıklıkla Suriye’de kapsayıcı bir siyasi çözümü desteklediğini ve bu süreçte güvenlik çıkarlarını ön planda tuttuğunu iddia ediyor.
Türkiye’de sayıları 3,6 milyonu aşan Suriyelilerin Esad rejimi döneminde ülkelerine dönmeyeceklerini beyan etme olasılıkları yeniden tartışmaya başladı. Suriye’de şiddet ve kaos hakim olursa Türkiye’ye doğru yeni bir göç dalgası yaşanabilir.
Türkiye, sınırında özerk oluşumu önlemek için muhalefeti destekleyebilir ve kalan toprakları ele geçirmek için elinden geleni yapabilir. Suriye’nin, ekonomik olarak ayakta kalabilmek için su, enerji ve tarım arazisi kaynaklarının çoğunu kontrol eden PKK/YPG terör örgütüne bağlı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz görünüyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Esad’ın devrildiği gün yaptığı ilk açıklamada, SDG’nin ancak kendisini değiştirmesi halinde konuşulabileceğini ima etmişti. SGD’nin Fidan’ın açtığı kapıyı çalıp Ankara’yla buluşma arzusu onları reforma teşvik edebilir.
Suriye’nin geleceği muhalefetin toplumsal barışı sağlama becerisine bağlıdır. Esad’la birleşmeyi başaran muhalif gruplar artık ortak zemin bulmakta zorlanabilir. Türkiye bu sürece doğrudan müdahil olacak ama muhalif grupları da masanın etrafında tutmak en az bu konular kadar önemli olacak. Suriye’de bazı kesimlerin umut dolu mücadelesi büyük riskler taşıyor ve uluslararası toplumun dikkatli desteğini gerektiriyor.